23 Kasım 2010 Salı

iki soda

iki soda içtim ama bir şey olmadı..hiç çarpmadı valla hea, içinde viski yok diye mi acaba...neyse sonuç olarak insanlar hala aynı...samimiyetsiz...be ibiş, o kadar nasılsın ediyorsun diyorum insan beni de sorar karşılığında. hayır onu geçtim bir şey sorsam hayır sen beni yanlış anladın, bunu konuşmak istemiyorum falan diye bok yiyeceksin...bıktım ulan...valla az kaldı...

hadi biraz üzülelim...

anlamıyorum ulan bu insanlardaki üzülme, tribe girme merakını...hayat günlük güneşlik derken sikko sebeblerden kafalarını kuma gömüyorlar...mal mısınız lan? noktalama işaretlerine yine sinirlendim bak şimdi...

22 Kasım 2010 Pazartesi

niye beklediğimi biliyorum...

çoktan yatmam gerekirdi bu saatlerde biliyorum...saatte daha 11 falan demeyin feci uykum var, 9 dan sonra ölüyorum ben...neyse niye ayakta olduğuma gelince herkes gibi benim de haber almak istediğim insanlar var, ben sormadan söyleyen veya direk beni soracak insanlar...lar ler falan değil ulan...bir kişi var ki onu bekliyorum, ve her seferinde karnıma ağrılar sokuyor bu bekleyiş ama artık ağrıyı geçti bulantıya dönüştü...midemi bulandırıyor artık bu bekleyişlerim...
kusmasam iyi ederim, hadi iyi geceler size...

gökhan kırdar büyük adam...

şimdi gökhan kırdar dan nisan ı dinliyorum da ne günlerdi bea dedirtiyor insana...sokayım noktalama işaretlerine' bu adamın yaptığı işlerin hangisi boş sorarım size...yerine sevemem veya üstüme basıp geçme yar diye bilirsiniz siz belki ama benim için nisan ın ayrı bir yeri vardır...hem size ne lan benden? veya bana ne sizden...şaka lan şaka der miyim öyle hiç...benim sorunum bu noktalama işaretleriyle, sizleri severim yoksa...

16 Kasım 2010 Salı

ara rara aarraarr

ara ara gelirim ben olur mu ?

belki utanırım ilk başlarda sadece zili çalıp kaçarım.korkma telefon edip konuşmamazlık yapmam en azından, suçumu mahalledeki çocuklara yüklemen daha masumane olur çünkü. belki kaçmaya utanırım kimse yokken çalarım zilini, mahalledeki çocuklar evlerindeyken...ama sen yine de onları suçla, ben bütün cesaretimi toplayıp sana gerçeği anlattığımda da inanma yine onları suçla...bir çocuğun suçlanmasından daha normal ne olabilir ki, daha doğal?

ve belki daha aşağılık?

14 Kasım 2010 Pazar

watching tv on ubuntu

yeah gençler,

şimcik, eskiden bir yazım vardı tv izlemek için ama bulamadım onu daha doğrusu aramadım çünkü daha kolay bir yol buldum...

şimdi chrome kullanan arkadaşlar için anlatıyorum (başka browser kullananlar kusura bakmasın)

https://chrome.google.com/extensions/detail/lambangeielkjcnmioccboaphdfcffib

bu eklentiyi kursun şey etsin tamam işte...gerisinde de bir şey yok zaten...

hadi canlar görüşürüz...

13 Kasım 2010 Cumartesi

hayvan derilerini nasıl muhafaza etmeliyiz?

malum türkiye de her yıl trilyonlarca kayıp oluyor sırf bu yüzden, ama para direkt olarak cebimizden nakit olarak çıkmadığı için umursamıyoruz; çünkü zekiyiz...

ilk önce sıyırma işlemini çok iyi yapmamız gerekir, deride yapacağımız küçük bıçak kesikleri o derinin kalitesini çok büyük ölçüde azaltır.ülkemizde de en çok karşılaşılan durum budur zaten.onun bu işi bilen kişilerin kesimi yapması çok daha doğru olur ama hadi bunu direk atlayalım çünkü özgüvenli türk erkekleri söz konusu olunca fazla konuşmaya gerek yok...

derinin yaklaşık %65 i sudur, ilk önce bu suyu deriden uzaklaştırmak gerekir ki mikroorganizma faaliyetini elimizden geldiğince azaltalım ve kızışmayı engelleyelim...peki bunu en güzel engelleme yolu nedir dersek tabii ki tuzlamak, büyük kaya tuzu ile iyice ovmamız gerekir deriyi.tuz difüzyon yolu ile derinin içine kadar işler ve hidroskobnik etki ile deride bulunan fazla suyu dışarı çekmiş olur ve böylece su oranı %40 a kadar geriler; bu oranda bakteri faaliyetleri ve gelişmeleri büyük oranda engellenmiş olur.çünkü bakteriler konsantre tuz çözeltileri içinde kendi bünyelerindeki nemin bir kısmını plazmoliz yolu ile dışarı vermiş olur.

koyun veya keçi derileri biraz daha yağlı oldukları için kızışma olayı daha çok görülür, ondandır ki küçükbaş hayvanlarda kullanılan tuz miktarı daha fazladır.

bir de bu derileri serin yerde tutmak gerekir...bu kadar...

vay be aklımda iyi kalmış bu kadar şey...

kurbanlık alırken dikkat edilmesi gerekenler

kurbanlık alırken öncelikle hayvanın erkek olmasına dikkat edin, erkek hem daha çok et verir hem de bu hayvan kıtlığında dişi hayvanlara kıymayalım...öncelikle gözlerindeki parlaklığı ve o şeytanı görün efenim...hayvanın cidago yüksekliği ve pelvisi size hayvan hakkında bayağı bilgi verir...sağrısına bastırdığınızda içeri göçmeyenlerinden tercih edin...bir de hayvana bir çimdik atın, hayvanın derisi eski haline zor gelirse yaşlıdır; alın onu gitsin...genç hayvanlara yazık yav...sanki damızlık hayvan seçiyormuşuz gibi kriterler anlattım; aslında işin özü et ettir...genç - yaşlı falan farketmez; iri gördüğünüz ve yağ oranı az bulduğunuz hayvanı alıp kesin gitsin ...ne uğraşıyorsunuz ki anlamıyorum...

bir de her yıl türkiye de trilyonlarca zarar ediyoruz bu derileri kötü işleme konusunda...malum işi bilen türk erkekleri ben keserim diye atlayıp güzelim derinin içine ediyor, küçük bıçak darbeleriyle zedelenen deriler sonra kimyasal işlemlerde parçalanıp işlenmesinde güçlük çıkıyor, çoğu deri de zaten telef oluyor...dikkat edelim ahali böyle şeylere...dur ben deriyi nasıl muhafaza etmemiz gerektiğini de açıklayayım en iyisi...

12 Kasım 2010 Cuma

The file '/media/hede/hede/hede.exe' is not marked as executable.

yeah gençler,

demin wine da bir program açmaya çalışırken bana bu hatayı verdi, çözümü biliyorum ve o da şu;

sağ tık, properties, erişim hakları, bir program gibi çalışmasına izin ver demek, ama gel gör ki işe yaramadı bende bir sinirlendim kalktım ayağa bir bardak su alıp döndüm ve o sırada anladım olayı...sda5 im deki haklardan ibaretti bu ibişlik...

hemen sudo mv besi.exe ~/ deyip başlangıç klasörüne taşıdım ibişi, ve orada açmayı denedim oldu...bu kadar...

11 Kasım 2010 Perşembe

süt ürünlerini alırken dikkat edilmesi gerekenler

evet gençler,

dikkat edilecek şeylerin hepsini yazmayacağım tabii ki, sadece başlık böyle daha güzel dedim...

şimdi peynir, süt veya ayran alırken eminim dikkatinizi çekmiştir; bazen kaplarının üstü hafif bombeli olur, şişmiş gibi..işte onu gördüğünüz anda anlayın ki içeride propiyat veya asetat fermentesi olmuştur ve haliyle karbondioksit gazı çıkartıp şişkinlik vermişti ambalaja...hatırlarsanız eskiden marketlerde patlayan sütler olurdu, onların sebebi de bu olaydı...yani böyle ürünleri görünce almayın, hatta kaçın...ama çoğu marka için büyük bir kayıptır bu, isimleri lekelensin istemezler.Ondandır ki eğer bir sütün üzerinde üretim tarihi 13 eylül yazıyorsa onun 7-10 gün bekleme odasında bir geçmişi vardır...bu bekleme besin değerinde bir azalma veya artmaya sebep olmaz ama isim işte...

bir de hani delik peynirler olur ya, gözlü peynirler denir onlara...çoğu peynir de istenmeyen bir özelliktir o...bazı peynirler kendiliğinden gözlüdür ama bazı özellikle beyaz peynirler sonradan içeride mikroorganizmaların faaliyetleri sonucu delinir...bunlar yenir mi yenir, ama yemeseniz daha iyi olur, hatta hiç yemeyin yine kaçın...zaten bu tarz peynirleri genelde indirime giren ürünlerde görürsünüz...

işin kısası süt reyonunda indirim var dendiğinde 3-5 defa düşünün, ama ön yargılıda olmayın...belki gerçekten dürüst bir indirim vardır =))

2 Kasım 2010 Salı

how to make a bootable windows usb in ubuntu

yeah gençler,

kısaca anlatıyorum iyi dinleyin...

1- sudo apt-get install gparted
2- sudo gparted
3- usb nizi ntfs olarak biçimlendirip oraya flag kısmından bootable hedesini koyun...

sonra windows.iso yu usb nizin içine extract edin...

anlatımımda 1-2 ingilizce kelime kullanmamın sebebi bazı ecnebiler geliyor bir bok anlamıyorlar, onlara da yazık...

haydi gençler kolay gele...

1 Kasım 2010 Pazartesi

fix the disabled problem of network manager

yeah gençler,

başlık biraz garip ama olsun, google da çıkar herhalde...benim netim paso kopuyor falan diyenler için gelsin sıradaki şarkımız...
sırasıyla:

service network-manager stop

rm /var/lib/NetworkManager/NetworkManager.state

service network-manager start

hadi canlar, bay bay...